Çalışan Bağlılığı: Büyük İstifa Dalgasını Yüksek Performans Dönemine Dönüştürmenin Anahtarı
8 Haziran 2022 Çarşamba/HR Metrics
Çalışma yaşamı içinde şirketlerin üretkenliğini ve verimliliğini arttırmasına, bunun devamlılığının sağlanmasına olanak sağlayan en önemli unsurlardan biri hiç şüphesiz ki çalışanın sahip olduğu örgütsel bağlılığıdır. Şirketlerin ve çalışanların ortak amaçlar doğrultusunda, aynı yolda birliktelikleri ile ortaya çıkan bu duygusal ilişkiye yatırımımızı nasıl yaptığımızı hiç düşündük mü?
COVID-19 Pandemi döneminin iyileşme sürecini yaşarken, Great Resignation - Büyük İstifa olarak adlandırdığımız yeni bir terim iş dünyasında sarsıcı bir şekilde yerini aldı. Önce, 2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre çalışanların %55’inin önümüzdeki 12 ay içinde yeni bir iş aramayı planladığı gözler önüne serildi. Ardından, dünya genelinde yapılan son araştırmalarda Post-Pandemi döneminde çalışan bağlılığının %18 seviyelerine kadar düştüğü bilgisiyle yüzleştik. Değişim ve dönüşümün bu derece yoğun yaşandığı bu süreçte, rekabetin ve globalleşmenin gündemimizi meşgul ettiği ve çok da alışık olmadığımız bambaşka soruların ve sorunların yanıtlarını ve çözümlerini ararken merceğimize giremeyen hayati ipuçlarını değerlendirmemiz gereken günler içerisindeyiz.
Biz insanlar, yeni bir fikrin, düşüncenin ya da olayın bizim için olumlu bir anlamı olmadıkça ya da bize bir kazanım sağlamadıkça bir şeylerden vazgeçmeye ve davranış değişikliğine gitmeye meyilli değiliz. Eski düzen alışkanlıklarımızı devam ettirme konusunda ise oldukça yetenekliyiz. Bir değişikliği kalıcı hale getirmek için, nasıl düşündüğümüzü, bu konu ile ilgili nasıl hissettiğimizi gözlemlememiz ve değişimin kendi içimizde neden gerekli olduğuna yönelik çeşitli farkındalıklar yaratmamız/kazanmamız gerekiyor. Bu noktada, çalışanları daha iyi desteklemek ve bir değişim sürecini başlatmak adına motivasyonu yüksek tutabilmek adına kurumsal düzeyde daha fazla çalışma yapılması gün geçtikçe daha da önemli hale geliyor.
Mükemmel bir iş günü sizin için ne ifade ediyor? Bir iş günü içerisinde kendimize anlamlar yaratıyor, amaçlarımıza odaklanıyor ve hayal ettiğimiz bir hayatı yaşamak istiyoruz. Görev ve sorumluluklarımıza odaklanıyor, zorluklar ile doğrudan yüzleşiyoruz, birçok başarılar yaşıyoruz, ekip üyelerimiz ile birlikte hedeflerimize doğru sürekli ilerleme kaydediyoruz ve tüm bunlar bizim gündelik iş rutinimiz içerisinde. Ancak, genellikle unuttuğumuz bir şey var. Mükemmel bir dünyada yaşamıyoruz. Bazen oldukça dinamik bir iş günü içerisinde yoğun bir şekilde telaşlı hissediyoruz ya da işlerimize odaklanmak için yeterli motivasyonu bulamadığımız anlar yaşıyoruz.
İşe dair motivasyon direkt olarak performans ile doğru orantılı, yüksek motivasyona sahip çalışanlar görev ve sorumluluklarını yerine getirme, şirketine katkıda bulunma konusunda çok daha yüksek bir tutkuya sahip oluyorlar. Ortaya koyulan hedeflerin ve bu hedeflere ulaşabilmek için alınacak aksiyonların farkında olup, daha az baskı hissederek işlerine karşı keyif ve tutku geliştiriyorlar. Bu keyif ve tutku halini sürdürülebilir kılmak için attığımız adımlar neler?
Çalışanlarınızın ve şirketiniz ile ilişkilerinin hangi metriklere dayandığını analiz edin.
İnsanın biyopsikososyal bir varlıktır olduğu gerçeği İnsan Kaynakları dünyasında artık daha da görünür vaziyette. Çalışanlarınızın psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını önceliklendirdiğiniz, kişilerin temel motivatörlerini ya da performanslarını olumlu ve olumsuz yönde etkileyen unsurları objektif olarak tespit edebileceğiniz bir sistem ile mevcut durum analizini ortaya koymalısınız. Ağırlıklı olarak hangi kişilik profiline sahip olan çalışanlarınız yakın zamanda işten ayrılmayı tercih etmiştir? Sonraki bir ya da iki yıl içinde çalışanlarınızın şirketinizden ayrılmasına neden olabilecek önemli faktörler hangisidir? Bir diğer noktada, çalışanlarınızın şirketinizde verimliliğini ve mutluluğunu daha da arttıracağını düşündüğünüz etkenler nelerdir?
Çalışanlarının fikirlerinden güç alarak şirket ekosisteminde kişileri elde tutmaya özen gösteren şirketler, bağlılığı arttırma noktasında daha büyük başarılar elde ediyorlar. Bağlılığı güçlendirmek için atacağınız adımları, uygulayacağınız programları istikrarlı bir şekilde ölçerek çalışanlarınızın kök nedenlerini belirlemeniz ve bunlara uygun stratejik adımlar atmanız geleceğe hazırlıklı olmanızı sağlayacaktır.
Takımdaşlık, ortak amaç ve işbirliğini destekleyici bir kurum kültürü yaratın.
Yapılan araştırmalarda, duygularını içtenlikle aktaran yöneticiler ile çalışan ve takdir edilen kişilerin iş performanslarının %50’ye kadar artabileceği gözlemlenmiştir. İletişimi kuvvetli ve empatik bir şirket ekosistemi yaratmak hem çalışanlarınızın yalnız hissetmelerini önleyecek hem de onların sesini duymanızı oldukça kolaylaştıracaktır. Herhangi bir konu üzerinde kişilerin fikirlerinin değerli olduğunu hissettirmek onların bağlılığını ve mutluluğunu arttırmanın en kolay yollarından biridir. Duygusal bağlılığı arttırmayı destekleyici davranışlar sergileyerek çalışanlarınız ve şirketiniz arasında oluşacak olan minnet zincirini kuvvetlendirebilirsiniz. Çalışanlarınızın performans kırıcılarını fark edip, önleyici aksiyonlar alıp çalışanlarınız hem işlerine hem de şirketinize bilişsel, duygusal ve fiziksel katılımlarını destekleyebilirsiniz.
Anahtar bileşenlerin en başında gelen güven ortamını destekleyin.
Takımdaşlık, ortak amaç ve işbirliğini destekleyici bir kurum kültürünün yaratılamaması aynı zamanda şirket içerinde güven ortamını negatif etkiliyor ve bu çalışanlar arasında yardımlaşmayı, ilişki kalitesini, verimliliği ve performansı düşürüyor. Güven kültürünü oluşturan şirketlerde örgütsel verimlilikte, iş birliğinde, pro-sosyal davranışların görünürlüğünde ciddi bir artış gözlemleniyor. Pozitif ve etik ilkeleri benimsemiş liderler ile çalışan kişilerin örgütsel güven ve işe adanmışlık düzeylerindeki ciddi artış aslında çalışanların isteklerini, ihtiyaçlarını ve fikirlerini göz önünde bulundurmanın önemine vurgu yapıyor.
Gallup’un son yaptığı araştırmalarda çalışanların %75’inin işten çıkmasının sebebinin şirketleri değil yöneticiler olduğu kurumlar adına alarm niteliğinde bir sonuç olmalıdır. Çalışan bağlılığı ve mutluluğu konusunu gündemimize taşıdığımızda atmamız gereken ilk adım baştan sona izlenecek, şirketin tüm alanlarını kapsayacak bir mevcut durum analizi yapmanın önemine vurgu yapıyor.
Şirketinize özgü davranış, tutum, yetkinlik ve alışkanlıkların tümünün nabzını tutmadan, iyileştirmeden geliştirmeye odaklanılan her bir aksiyon planlaması günümüzün dinamizminde bizi daha da farklı karmaşalara sürükleyecektir. İnsan odaklı ilkeleri benimsemek, çalışanları bir bütün olarak ele almak, insan kaynakları yönetiminde çalışanlara kulak vererek insan faktörünü desteklemek ve güçlendirmek bu karmaşayı yok edecek ve kurum ikliminizi pozitife çevirecektir.